Derinin paslı ışığı ve sesin kalaylı tınısı
Dağlara yürür, çarpar
Ve hep döner kendine
Eksile kala bıraka.
Dokunun mat tadı ve atkının sessiz havı
Daha havaya kavuşmadan
Yolun başındayken ölmekte
Ve aslına çoktan dönüşmekte.
Boş çözgü ve zihnin henüz berrak suları
taşıdığı sonsuz ihtimalleri görmemekte henüz
buna rağmen bilmekte.
Atkısı ve çözgüsüyle tezgahın başında oturmakta
İhtimallerden birini dokumaktadır el.
Tıpkı yankısını dağlara yürütür gibi
yankısı dağlara yürür, çarpar.
Ve bu defa dönmez.
Suya bırakılan bir taş gibi
Eksilir, kalır ve bırakır.